Post Mortem: Ludum Dare 45 @ BUG

Ludum Dare, en meşhur game jamlerden biri. Belki de en eskisi. 4-7 Ekim’de 45′incisi düzenlendi ve biz de bu etkinliğe müdavimi olduğumuz BUG (Bahçeşehir University Game Lab) Galata kampüsünde ÜNOG ile katıldık.

Daha evvel GGJ’ye katılmıştık ancak jam mekânında konaklamak henüz tatmadığımız bir deneyimdi. Hazırlıksız yakalanmamak için uzunca düşünüp şöyle bir malzeme listesi çıkardık:

  • Ekstra kıyafetler, çorap
  • Deodorant
  • Diş fırçası, macunu
  • Terlik
  • Şarj aleti
  • Bilgisayarlar, mouse, harici hard disk, kulaklık

Şimdi tek soru küçük evcil hayvanımızı yanımıza alıp almayacağımızdı. Biraz fikir teatisinin ardından almamaya karar verdik.

“Keşke alsaydınız.”

Dikkate almadığımız konu ise hava durumuydu. Geceleyin bu kadar soğuk olacağını düşünmedik ve bir önlem almadık.

İlk temas

Başlangıç saati 21.00 olarak verildiğinden, 20.50′de BUG’a geldik. GGJ’nin aksine girişte bizi karşılayıp isim kartlarımızı teslim eden kızların olmamasından biraz kıllandık ama kurcalamadan güvenliğin söylediği kata çıktık. Burada ikinci korkuyu yaşadık, gördüğümüz manzaraya göre ya erken gelmiş ya çok geç kalmıştık ve muhtemelen durum ikincisiydi. Jammerlar gruplar hâlinde masalarda oturuyordu ve ortada bir karşılama veya sunum namına hiçbir şey yoktu.

Bekleyiş

Jammerlarla konuşup geç kalmadığımızı öğrenince rahatladık ve bir masaya yerleştik. Yavaş yavaş kalabalık artarken jam temasının bizim saatimizle 01.00′de açıklanacağını öğrendik ve bekleyiş başladı. Bu süreyi en iyi şekilde değerlendirmek için GO oynamayı tercih ettik. Jam boyunca bize yârenlik edecek sivrisineklerle de işte bu arada tanıştık. GGJ’den farklı olarak bu jam’de yemek verilmeyeceğini de bu aralar öğrenip biraz üzüldük.

Tema!

Saat geldiğinde temayı hep birlikte öğrendik: Start with nothing.

Finale kalan tema önerileri arasından seçilmesini istediğimiz iki temadan biri seçildiği için sevindik. Diğeri “Take one, leave the rest” idi. Yine GGJ’den farklı olarak gruplar çoktan kurulmuş olduğundan herkes fikir üretmek üzere masasına geçti. Biz de temanın tazeliğiyle ilk fikirlerimizi oluşturup notlarımızı aldık ve birikmiş yorgunluğumuzu atmak için konforlu yataklarımıza yollandık.

“Mesela elinde çekiç olmalıdır ki odun kesesin.”

Dinlence

Dışarıda fırtına vardı ve içerisi de pek farklı değildi. Odanın sivrisinekleri uzak tutmak için 16 derecede tutulduğunu anladığımızda çok geçti zira başta sivrisineksiz görüp sevindiğimiz bu uyku odası, klimayı 30 dereceye ayarlamamızla sivrisinekler için bir cennete dönüşmüş, jammerlar içinse uyunması zor bir hâl almıştı bile.

Eh bir uykunun ardından temizlik görevlilerinin sesiyle 09.00′da hayat yeniden başladı. Sevdiğimiz mekânlardan Karaköy Mambocino’da fiyatıyla üzen bir kahvaltının ardından BUG’a döndük ve oyunumuz üzerinde çalışmaya başladık. Arada alt geçitten fiyatıyla üzen taze sıkma meyve suları almayı da ihmal etmedik.

Böylece ilk fikirlerimiz şekillendi, placeholderlarla birlikte ufaktan programlanmaya başlandı ve çizimin de ilk adımları atıldı.

Sonuç

72 saatlik bu full konsantre sürecin ardından ortaya The Tingling çıktı. GGJ’de olduğu gibi bunda da verilen süre içinde oyunu yetiştirebilmek bizim için büyük bir gurur, öyle ki çok fazla kişi pes etti veya oyunlarını yarım hâlde yayınladı. İlk oyunumuzu GGJ için yapmıştık, pause ve restartı yoktu. Bu oyunda bu seçenekler var fakat yine ses yok. Bir sonraki oyunda ses yapmayı fakat sesi kapama seçeneği koymamayı düşünüyoruz. İki oyunumuzun bir diğer ortak noktası bilinçli olarak fazla zor olmaları. Kimileri barely playable olduğunu söylese de bu söylemler safsatadan ibaret, tüm iddiaları reddediyoruz ve sizi nasıl oynanacağını göstermek üzere buluşmaya davet ediyoruz.

Can’ın gözünden

Oyun geliştirmek kim, ben kim!? İlkyaz’dan önce hiç işim olmayan, hiç bulaşmayacağım sandığım bir alandı PC ekranının arkası. Ancak beni takip edenler, arkadaşlarım bilir ki tekerlekli, motorlu makinelere yönelik ilgi ve sevgimin temelleri Lego briketleriyle atılmıştır. Modelcilik, maketçilik, resim çizmek, uzun yazılar yazarak meram anlatmak hep beynin aynı yerlerini gıdıklayan hobilerimken oyun yapmanın da buralara hitap ettiğini bana küçük sevgilim öğretti.

En nihayetinde bir senaryo uydurarak resimler çiziyor, hareketler planlıyor, bunları teknik imkanlar çerçevesinde işleyebilecekleri bir programlama imbiğinden süzerek bitti diyene kadar hata temizliyor, ince ayar yapıyormuşuz. Zaten benim görerek, yaşayarak öğrenegeldiğim kadarıyla herhangi üretim de bu sıralama ile gerçekleşir.

Motorlu makine yahut uçan, kumanda edilen, içine veya üzerine binilen bir şeylerle çok vakit geçirdim. Bunlardan aldığım en önemli zevk kontrol hissinden geliyor demeliyim. (Psikanalistler birer adım geri lütfen.) İster tekerleği yuvarlansın, ister pervanesinin kanadı bir akışkanı kessin, bu hareketin sonucunu anlamlı bir harekete hatta emsallerinden iyi bir harekete dönüştürebilmek enstrüman çalmak gibi bence. İnce ayarlarla akort ederek kendime uydurmak da hoş, istediğim gibi sürerek sınırlarını keşfetmek de. Bu serüvenin hoş bir hatıra bırakması, yeniden tecrübe etme isteği oluşturması için gereken tatlı bir ayar var yalnız; alıştığınızda biraz zor olması çok önemli. Bu, muhtemelen beynimizin ödül mekanizmasıyla alakalı ve oynadığımız her oyun, yaptığımız her işte de sanki hissettiğimiz bir baharat.

Düşündüm, madem oyun yapıyoruz ve ben kendimi oyun dünyasından epey uzakta tanımlıyorum, dönüp bir bakmam lazım oynadığım ve aklımda kalan son oyunlara öyle değil mi?.. Hep zorlandığım, uğraşıp başararak geçtiklerim hatırımdaydı. Bunu bir çıkış noktası olarak kabul ederek derdimi sevgili ortağımla paylaştım. Oynaması kolay olmuyor şimdilik yaptıklarımızın. Buna özeniyorum yani. Küfür işitmeyi sevdiğimden, kulak çınlamasına bağımlılığımdan falan değil elbette, kendi sevdiğimi paylaşmak amacım. Öğrendikçe de üzerine koymaya gayret gösteriyorum.

İlk denememiz “Hell Shower”. Giriş ve açıklama kısmını yapmaya GGJ kuralları gereği süremiz yetmediği için oyundan tat almanız için ısrarcı olmanız veya benim kulağınızdan tutup başına oturttuğum bilgisayarda, tepenizde dikiliyor olmam şart. Ancak bu gereksinimler sağlandıktan sonra oynayanlar birkaç tur şanslarını deniyor ve gülümseyerek ekran başından kalkıyor.

Bundan alınan motivasyonla giriştiğimiz “The Tingling” ise benzer yapıda, yine tek sahnede geçen küçük bir oyun olmasına karşın yeniden başlama, durdurma ve girizgahı geçme fonksiyonları eklendi. Bravo İlkyaz! Bir sonraki adımı zaman tahdidi olmadan, ses eklemeyi çözerek atacağız, şimdilik hedef bu.

GGJ ile, süre içerisinde gerçekleştirebileceğimiz hedef koyarak aksesuarları eksik olsa dahi, düzgün çalışan bir ürün yapmanın önemini iyice anladık. Ludum Dare için hazırlanırken dikkatimin çekildiği husussa hep aynı türden, aynı mekanikten oyun çıkarmanın bir çeşit uzmanlaşma değil körelme vesilesi olduğu gerçeği idi. Artık farklı türler, belki de yeni oyun motorları ile çalışmayı öğrenme isteğiyle doluyuz. Yani sözün özü yandınız, bir sürü dandik oyun yapacağız!


Bu yazı ilk kez 9 Ekim 2019’da yayınlanmıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close